HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ SAYI : 4
  28
 
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ
www.hantekdergisi.tr.gg              | SAYI 4 | 04.04.2009 |
 
 
          ON YEDİ
***
Uzanıp, takvimin sayfasını yırtıp, attı bir kenara. 17 Mart yazılı bir sayfa göründü. Her yeni gün bir başlangıçsa, içinden “ Hayır olsun günümüz, hayırlı olsun yeni günümüz “ diye geçirdi.
 ***
 Minareden sabah ezanı okunmaya başladı. Çıkıp biraz dolaşmak istedi. Yiğitlere, belki bir daha göremeyeceği, o yiğitlere tekrar bir baktı. Çocuğun uyuyuşundaki masumiyet kadar masum, hepsi sağ tarafına uzanmış, bir ölünün kıbleye çevrilişi gibi kıbleye dönmüş, uyuyorlardı. Hafiften gözleri doldu, İki damla gözyaşı yanağının kenarından yeşermeye başlamış taze cimlerin üzerine dökülüverdi. Başını gurur ve onurun karmaşasında yavaşça havaya kaldırdı. İki parmağıyla yanağını ıslatan gözyaşını sildi. Tekrar uyuyan yiğitlerine, baktı ve çıkıverdi ağzından birkaç kelime:

Döşeğinde gecenin Mehmet uyuyor,
Sabaha çıkar mı, çıkmaz mı bilmem,
Kara bir bulut yorgana uzanıyor,
Ansızın tutar mı, tutmaz mı bilmem
 
Gökyüzü suskun bugün, sabah oldu olacak,
Marmara durgun bugün, sabah oldu olacak,
 Hava aydınlanmaya başladı. Önceden alınan haberler doğrultusunda 18 Mart günü İşgal kuvvetlerinin büyük taarruzu başlayacaktı. İbrahim Çavuş tedirgindi. İçinde bir sıkıntı vardı. Bir türlü rahat edemiyordu. Sabahın ilk saatleri geldi. Her yer sessizdi. Marmara durgundu. Yaprak kımıldamıyordu. Bahar kendini belli ederken, nice nefer kendi baharını yaşayamadan belki de ölümün mübarek kollarına atılacaklardı.
 Saat 10. 45’te büyük bir gürültü başladı Marmara’da. Büyük gemilerin büyük pervaneleri denizi karıştırıyordu. Deniz köpük köpüktü, dalgalar kıyılara vurmaya başladı.
İbrahim Çavuş bağırdı ”Yiğitlerim gazanız mübarek olsun, herkes siperlere!”
18 büyük zırhlı, birçok muhrip ve denizaltı Marmara’ya girdi. Kendilerinden o kadar eminlerdi ki , bugün bu küçücük boğazdan geçip İstanbul’ a gitmeyi düşünüyorlardı. Saat 11.00’de bir top atışı başladı ki dur durak bilmeden saatlerce sürdü. Gökyüzü barut kokusuna bulandı. Top gülleleri kıyılardaki bataryaları tek tek döverken, Mehmet sakin, Mehmet  korkusuz…
 
O gün mavi kıyılara gemiler yanaşmakta,
Tabyaları vurmak için birbiriyle yarışmakta,
Milliyeti belli olmayan devletlerle savaşmakta,
Feryat ve  kan kokusu birbirine karışmakta,
 Marmara uyandı, On Sekiz Mart sabahı,
Deniz kana bulandı, On Sekiz Mart sabahı,
  Akşam saatlerinde büyük demir yığınları bir bir kayboldu Marmara’dan. Sonuç; büyük kayıp... Gemiler tek tek sulara gömülüyor, denizin kara maviliğine inerken mürettebatını da peşinden sürüklüyordu.
    Deneme yanılmayı seven bir milletiz. Allah denetip yanıltmasın! İşkal güçleri denizden boğazları geçemeyeceklerini anladılar.
 
 
Mehmetçik ezdirmedi toprağını, ezdirmeyecek!
Çanakkale geçilmedi, geçilmeyecek!
 
İbrahim Çavuş bunun bir başlangıç olacağının farkındaydı. İşgal güçleri, denizden geçemeyince, kara harekatı yapmaya karar verdiler. Sömürgelerden asker topladılar ve bunları Mısır’da eğitmeye başladılar. Toplanan askerler nerede savaşacaklarını ve kiminle savaşacaklarını bilmiyorlardı. Kaderin gemisine binmişler be bilmedikleri bir yerde, tanımadıkları kimselerle ölümüne bir yarışın içine gireceklerdi.
 Günler geçiyor, bahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlıyordu. Bu sırada Mehmetçik kendini biraz toparlamayı başarmıştı.
 25 Nisan, gün ağarmaya yaklaşırken çıkarma başlamış, kader sömürgelerden gelen askerlerle birlikte tecellisine başlamıştı. Büyük gemilerden, küçük filikalarla askerler Gelibolu Yarımadası’nın kuzey ve güney yakasından toprağa ayak bastıkları an, saklanacakları bir kum tepesi, bir sığınak aramaya başlıyorlar, Türk tabyalarından üzerlerine mermi yağıyordu. Ölüm hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Anzak askerleri birbiri üzerine devriliyordu.
 Bastığım yer kan, bastığım yer ceset,
Nasıl bir savaş bu , nasıl bir cesaret,
Çaresizliktir, ölümden beklemek medet
Bastığım yer kan, bastığım yer ceset,
  Sayıları azalsa da, asker takviyesi yapılıyordu.İşgalciler Gelibolu topraklarında barınmaya çalışıyorlardı. Bu belki de dünyanın gördüğü en büyük savaştı. Bu belki de dünyanın kaderinin düğümlendiği bir arayıştı.
    Artık cephe savaşları başlamıştı. Gelibolu yanıyor, Gelibolu kırmızılaşıyordu. Küçücük tepeler gün içinde bir çok kez el değiştiriyordu. Anzak Askerleri geldikleri yeri ve savaştıkları neferleri tanıyorlardı. Savaştıkça tanıdık gelmeye başlamıştı, Bu, kardeşlerin savaşıydı.
       Mavi gözlü komutan emrini verdi !”Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum, biz ölürken geçecek zaman içinde yerimizi başka askerler ve komutanlar dolduracaktır. Merminiz yoksa süngünüz de mi yok ?”
   Mehmetçik ölümle kardeş! Mehmetçik ölümle sırdaş!
 Yiğitler siperlere uzandığında tam,
Korkular anlamını yitirdiği an,
Yüreklerde ne tasa, ne de gam,
Mehmet’in süngüye uzandığı an!
 Bu kadar mı kolay ölümü koynuna almak!
Bu kadar mı kolay seveninden ayrılmak!
     Bahar bitti, yaz geçti, son bahar ağaçların tüm yapraklarını döktü. Yiğitler cepheden cepheye, dökülen yapraklar gibi savruluyordu. Küçücük bir tepedeki, kocaman saldırıyı, sayıları azalmış bir tümen yada bir alay savunuyordu. 57. Alay tamamen tükenmişti
          İşgal güçleri ne yapacaklarını şaşırdılar. Denemedikleri bir taktik, uygulamadıkları savaş kararı kalmadı. Sonuç; hep aynı hep aynı…
 Mehmetçik ezdirmedi toprağını, ezdirmeyecek!
Çanakkale geçilmedi, geçilmeyecek!
 9 Ocak 1916’da Gelibolu’da bulunan son işgal güçleri de askerlerini çekme kararı aldı. Bu savaş artık bitmişti. Takvimden tarihler işaretlenmiş, Türk Milleti için tarihe; kazanılmış bir zafer, örnek bir savaş, onur ve kahramanlık sıfatlarıyla Çanakkale geçilmez ibaresi yazılmıştı.
 
Binlerce yiğit baharını yaşayamadan kahverengi toprağa karıştı.
 Neferler can veriyor, şeref şan için,
Neferler can alıyor, hilal ay için,
Onur senin kahramanlık senin için ,
İşte vuslat ayrılıkta, vuslat senin için ,
 Gökyüzü kızıl şafağa selam olsun !
Marmara kızıl, yiğit ruhun şad olsun!
 Çanakkale / Sedat GÜN
Sayfa Numaralarına Basıp Dergimizi İnceleyebilirsiniz.
01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
 
 

Anasayfa | Künye | Ürün Gönder |
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ @ 4 Ocak 2009 - HENDEK
[ Tüm hakları saklıdır]

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol